İş Kanunu Kapsamında İş Kazalarının İşveren Açısından Sonuçları

İş Kanunu Kapsamında İş Kazalarının İşveren Açısından Sonuçları

İş kazasında işverenin sorumluluğu Kanun, Doktrin ve Yargıtay kararları ışığında incelemede bulunulacaktır.

İş kazalarının sıkça karşılaşıldığı ülkemizde iş kazaları bazen işçinin/ işverenin kusuru ile bazen de elde olmayan sebeplerle çoğu zaman ihmalkâr bir davranıştan ötürü meydana gelmektedir. 5510 Sayılı Kanunu’ nun 21. Maddesi iş kazalarında ve meslek hastalığında işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğunu düzenlemiştir.

‘’İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu

MADDE 21- İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.

İş kazasının, 13 üncü maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sürede işveren tarafından Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar geçen süre için sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği, Kurumca işverenden tahsil edilir.

Çalışma mevzuatında sağlık raporu alınması gerektiği belirtilen işlerde, böyle bir rapora dayanılmaksızın veya eldeki rapora aykırı olarak bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılan sigortalının, bu işe girmeden önce var olduğu tespit edilen veya bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılması sonucu meydana gelen hastalığı nedeniyle, Kurumca sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği işverene ödettirilir.

İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.

İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık; kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan gelirler için kurumuna veya ilgililere rücû edilmez. Ayrıca, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine bağlanacak gelir ve verilecek ödenekler için, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan hak sahiplerine veya iş kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine, Kurumca rücû edilmez.’’

5510 Sayılı kanun 23. Maddesinin birinci fıkra hükmü incelendiğinde işverenin sorumluluğunda;

·         İşverenin kastı,

·         İşçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi,

Belirleyici olacaktır. Burada hemen belirtmek gerekir ki işverenin sorumluluğunu tazminat sorumluluğu, idari sorumluluk ve cezai sorumluluğu olarak üç ana başlıkta toplayabiliriz. İşveren hangi durumda tazminat yükümü altındadır? İş kazası olması durumunda işverenin nasıl bir bildirim yükümlülüğü vardır, bu yükümlülüğe uymayan işveren nasıl bir yaptırımla karşı karşıya kalacaktır? İşverenin cezai sorumluluğu var mıdır? Acaba işveren kusuru olmadığı durumlarda nasıl bir yükümlülük altına girecektir? veyahut işvereni sorumluluktan kurtaracak kusursuzluk hali nasıl belirlenecektir? İşte tüm bu uygulama sorunlara aşağıda yazdıklarım ışığında cevap vermeye çalıştım.

İşveren işyerinde işçilerin sağlığını koruma amacıyla yeterli güvenlik önlemlerini, iş hayatının olağan akışı içinde doğabilecek muhtemel tehlikelere karşı tedbirleri almadığı durumlarda meydana gelen iş kazalarında hem cezai hem de hukuki sorumluluk altına girmektedir.

İşverenin Cezai Sorumluluğu

İş kazası neticesinde işçinin yaralanması veyahut vefat etmesi sonucu işverenin cezai sorumluluğu 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun taksirle yaralama ve taksirle öldürme hükümleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. İş yerinde iş sağlığı ve güvenliği için gerekli önlemlerini almayan, işçiye iş sağlığı ve eğitimi vermeyen işverenin doğabilecek iş kazasını da öngörebileceği kabul edilmektedir. Dolayısıyla işveren tarafından iş kazasının gerçekleşmesi istenmese dahi gerekli önlemleri almadığında, iş kazasının öngörüldüğünden mütevellit işveren bilinçli taksirle sorumlu olacaktır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/9-185 Esas, 2009/273 Karar ve 24.11.2009 tarihli kararında bilinçli taksir, ‘’ Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır’. Kanunun tarifinden de anlaşılacağı üzere, bilinçli taksir, fail tarafından neticenin öngörülüp istenmemiş olmasıdır’’ tanımlanmıştır. İşverenler de bu kapsamda sorumlu tutulabilmektedir.

İşverenin hukuki sorumluluğu

İşverenin hukuki sorumluluğu denince akla ilk gelen hiç kuşku yok ki uygulamada da birçok kez karşımıza çıkan manevi tazminat sorumluluğudur. İşverenin tazminat sorumluluğunu iş mevzuatı hükümlerine göre değerlendirmek gerekmektedir. 4857 Sayılı İş Kanunu madde 77 hükmü işverenin yükümlülüklerinden bahsetmiştir.

İşverenlerin ve İşçilerin Yükümlülükleri

   Madde 77 – İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.

    İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Yapılacak eğitimin usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

    İşverenler işyerlerinde meydana gelen iş kazasını ve tespit edilecek meslek hastalığını en geç iki iş günü içinde yazı ile ilgili bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadırlar.

    Bu bölümde ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tüzük ve yönetmeliklerde yer alan hükümler işyerindeki çıraklara ve stajyerlere de uygulanır.

Burada cezai sorumluluğa benzer bir şekilde işverenin iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemi almaması durumunda ve işçiye gerekli eğitimi vermek yükümlülüğüne uymaması neticesinde iş kazasının gerçekleşmesi halinde işçinin sigortasız çalıştırılıyor olması önem taşımaksızın işveren tazmin yükümlülüğü altına girecektir.  Hukukumuzda İş kazasına uğrayan işçinin ya da vefatı halinde hak sahiplerine SGK tarafından gerekli yardımlar sağlanır. Ancak çoğu kez bu yardımlar zararı karşılayacak nitelikte değildir. Hak sahipleri bu zararı işverenden talep etmesi üzerine işverenin yukarıda belirttiğimiz tüm önlemleri alması durumunda acaba yine de işvereni kusursuz sorumlu tutabilecek miyiz?

Bu konuda doktrin de ikiye bölünmüş durumdadır. Hukukumuzda Borçlar Kanunu ve İş Kanunu hükümleri incelendiğinde açıkça hüküm altına alınan kusursuz sorumluluk halleri arasında iş kazasından doğan işverenin kusursuz sorumluluğu bulunmamaktadır. Dolayısıyla işverenin sorumluluğu kusur esasına dayandırılmalıdır. İşverenin kusurunun tespiti ise,  işverenin yükümlülüklerini yerine getirmediği ölçüde değerlendirilmelidir.  Belirtmek gerekir ki işveren her ne kadar yükümlülüğünü yerine getirmese ya da eksik getirmiş olsa da iş kazasına sebep olan diğer nedenler de (işçinin kusuru veyahut üçüncü kişinin kusuru ) irdelenerek işverene bir kusur atfedilmesi gerekmektedir.  Dolayısıyla işçiye ödenen tazminat işçinin kusur oranına göre belirlenir. İş kazasına üçüncü kişilerin kastının sebep olması halinde üçüncü şahıslara rücu edilebilmektedir.

İşverenin iş kazasında sorumluluğuna ilişkin olarak Yargıtay zararın tazminini sağlanması açısından iş kazasının meydana gelmesinde kaçınılmazlığın etkili olduğu durumlarda işverene yükümlülük yükleyen görüşünü yeni tarihli kararlarda değiştirmiş olduğunu görmekteyiz. Nitekim Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’ nin 2012/4196 E. 2012/5289 K. Sayılı ve 5.4.2012 tarihli kararında, ‘’…işverenin kusurunun bulunmadığı, kendisinden beklenen özeni gereği gibi yerine getirdiği, kazanın meydana gelmemesi için alacağı bir önlemin bulunmadığı, pilotaj hatasının da kusursuz sorumluluğun tüm halleri için gerekli illiyet bağını keseceği göz ardı edilerek davanın reddi yerine yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.’’  demek suretiyle gerekli önlemlerin işveren tarafından alınmış olması illiyet bağını keseceği bu sebeple işverenin sorumluluğuna gidilemeyeceği vurgulanmıştır. Buna benzer şekilde işyerinde işveren tarafından tüm sağlık önlemleri alınmış olmasına rağmen işçinin kalp krizi sonucu vefat etmesi durumunda işveren açısında illiyet bağının kesilmiş sayılacağı sonucuna varabiliriz.

İşverenin sorumluluğuna ilişkin tüm bu açıklamalara binaen kısaca özetlemek gerekir ise işverenin sorumluluğu belirlenirken irdelenmesi gereken durumlar; illiyet bağının kesilmesi, mücbir sebep ve iş kazasına uğrayan işçinin veya üçüncü kişinin kusurudur.

Ayrıca İş kazası olması durumunda işverenler bu durumu yetkili kolluk kuvvetlerine veya kendi mevzuatlarına göre yetkili mercilere derhal ve  Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde, bildirme zorunluluğu getirilmiştir. İşverenin kasten veya ağır ihmali neticesinde iş kazasının kuruma bildirilmemesi, geç bildirilmesi ve bildiriminin eksik veya yanlış olmasında doğan veya doğacak zararlardan işveren sorumlu olacaktır.

Görüldüğü üzere ülkemizde çok fazla yaşanan iş kazalarında işverenin sorumluluğunu tespit etmek amacıyla birçok kıstasın irdelenmesi gerektiği ortadadır. Her somut olaya göre değerlendirmeyle sonuca ulaşılabilecektir. İş kazalarının önüne geçebilmek için iş sözleşmesinin taraflarından hem işverenin hem de işçinin iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri konusunda yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır tüm kazalar ihmali bir davranıştan ötürü meydana gelmektedir. İş güvenliği ve sağlığının eksiksiz yerine getirildiği kazasız, cezai ve hukuki sorumluluğun doğmadığı günler dilerim.

Avukat
Fatih Papağan