TÜRK HUKUKUNDA GİZLİ SORUŞTURMACI GÖREVLENDİRİLMESİ

Devlet kurumu; kamusal düzeni, kamu güvenliğini, adaleti, kişi hak ve özgürlüklerini, toplumsal barışı, suç işlenmesinin önlenmesini ve işlenmiş olan suçlara ilişkin gerçeği ortaya çıkararak suçu işleyen fail veya faillerin bulunup cezalandırılmasını amaçlamaktadır. Devlet kurumu bünyesinde barındırdığı hukuk sistemleri içerisinde yer alan kurumlar aracılığıyla bu mücadeleyi ortaya koyarken örgütlü suçlara ilişkin önlemler almamış sadece bireysel suçlara ilişkin önlemler almayı uygun görmüştür. Fakat bireysel suçluların zaman içerisinde bir örgüt haline gelmesi sonucunda mevcut düzenlemeler yetersiz kalmış ve devletler bu örgütlere karşı yeni önlemler arayışı içerisine girmiştir.

Kamu düzeni ve güvenliğine ilişkin olarak daha ağır bir tehdit unsuru olan örgütlü suçların ortaya çıkması ile beraber suçla mücadele bakımından uygulanan klasik yöntemlerin yetersiz kalması nedeniyle kişilerin hak ve hürriyetlerine daha ağır müdahaleyi gerektiren koruma tedbirleri yaratılarak örgütlü suçlarla mücadele etmek amaçlanmıştır. Bu koruma tedbirlerinden birisi de gizli soruşturmacı görevlendirilmesidir. Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, hukukumuzda soruşturma aşamasında delil elde etme amacıyla başvurulan bir koruma tedbiridir.

Hukukumuzda gizli soruşturmacı görevlendirilmesindeki amaç, görevlendirilen kişinin örgüt içerisine sızarak örgütün işlemiş olduğu veya halihazırda işlemekte olduğu suçlara ilişkin delil toplaması ve ilgili deliller ile birlikte örgütün çökertilmesidir. Koruma tedbirleri bir bütün olarak ele alındığı zaman görevlendirilen kişi açısından en tehlikeli koruma tedbirinin bu olduğu açıkça ortadadır. Bu bakımdan görevlendirilen gizli soruşturmacının gerek tedbir esnasından gerekse de sonrasında korunması son derece büyük bir önem arz etmektedir.

Bu makalede gizli soruşturmacı tedbiri ele alınarak Türk Hukukundaki yeri, gizli soruşturmacı görevlendirilmesinin koşulları, gizli soruşturmacının sahip olması gereken özellikler, elde edilen delillerin değerlendirilmesi, gizli soruşturmacının cezai sorumluluğu ve gizli soruşturmacının korunması hususu incelenmiş olup doktrinde yer alan görüşlere atıf yapılarak tartışmalı noktalara değinilmiştir.                                                                     

GİZLİ SORUŞTURMACI KURUMUNUN TANIMI VE AMACI

Gizli soruşturmacı kavramına ilişkin tanım, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda tanımlanmamış, Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin tanımlar başlıklı m.4/1-ç bendinde, “Gerektiğinde örgüt içine sızmak, gözetlemek, izlemek, örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve örgütün işlediği suçlarla ilgili  iz, eser, emare ve delilleri toplamak ve muhafaza altına almakla görevlendirilen kamu görevlisi” şeklinde tanımlanmıştır.

Gizli soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmalarda bulunarak örgütün kapsamında işlenen suçla ilgili deliller toplamakla yükümlü olan kişidir.[1]

Tanımdan da açıkça anlaşılacağı üzere gizli soruşturmacı görevlendirilmesi; suçların çözümlenmesi ve faillere ulaşılması adına uygulanan koruma tedbirlerinden birisidir. Gizli soruşturmacı tedbirine, örgüt içerisine sızılarak araştırma yapmak ve suç delillerini toplamak için başvurulmaktadır.

Gizli Soruşturmacı tedbirine ilişkin hüküm, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “koruma tedbirleri” başlıklı 4. kısmının “gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme” başlıklı 6. bölümünün 139. maddesinde yer almaktadır. İlgili maddede gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, görevlendirilmenin koşulları ve usulü, hangi suçlar için görevlendirilebileceği, gizli soruşturmacının kimliği ve suç örgütüne üyeliği durumunda korunması ve suç işlemesi hâlinde sorumlu olduğuna yer verilmiştir.

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi (1)

Madde 139 – (1) (Değişik: 21/2/2014–6526/13 md.) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde uyarınca yapılacak görevlendirmeye hâkim tarafından karar verilir. (Mülga son cümle: 24/11/2016-6763/27 md.)(…) (1)

(2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir.

Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.

(3) Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur. (Ek cümleler: 15/8/2017-KHK-694/142 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7078/137 md.) Soruşturmacı, kovuşturma evresinde tanık olarak dinlenmesinin zorunlu olması halinde, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan veya ses ya da görüntüsü değiştirilerek özel ortamda dinlenir. Bu durumda 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 9 uncu maddesi hükmü kıyasen uygulanır.

(4) Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.

(5) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.

(6) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği  ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz. (Ek: 21/2/2014–6526/13 md.) Suçla bağlantılı olmayan kişisel bilgiler derhâl yok edilir.

(7) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:

  1. a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
  2. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), (1)
  3. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
  4. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315).
  5. b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
  6. c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 139. maddesinde de belirtildiği üzere gizli soruşturmacı görevlendirilmesindeki amaç örgüt faaliyeti içerisinde işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe bulunan, başka şekilde delil elde etme imkanı bulunmayan ve ilgili maddede sınırlı sayıda düzenlenmiş olan suçların ortaya çıkarılmasına yönelik delil elde edilmesidir. Gizli soruşturmacı usulünün uygulanabilmesi için “kuvvetli şüphe ve başka yolla delil elde edilemeyecek olması” şarttır.[2] Gizli soruşturmacı içerisine sızdırılmış olduğu örgüte ilişkin her türlü araştırma yapmak ve örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlemiş olduğu suçlara ilişkin olarak delil toplamakla yükümlüdür.

CMK m. 139/5 hükmü gereğince “Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz”. Gizli soruşturmacı içerisine girmiş olduğu örgütün işlemekte olduğu suçlara ilişkin olarak kimliğinin ortaya çıkmaması nedeniyle dahi katılması hâlinde CMK gereğince işlediği suçlardan sorumlu tutulacaktır.

“Bazı durumlarda gizli soruşturmacının suça bulaşmaması çok zor olabilir. Deşifre olma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Bu durumda Malkoç/Yüksektepe’ye göre;soruşturmacı kimliği anlaşıldığında öldürülme veya çok ağır yaralanma veya başkaca mali bir zarara uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Bu durumda TCK m. 25/2 kapsamında ve koşullarında hareket edebilmelidir. Gizli soruşturmacı zorunluluk doğduğu hallerde mümkün olabilecek en hafif şekilde suça katılabilir. Kanaatimce gizli soruşturmacının örgüt içinde tutunabilmesi için bazı hafif ve basit ve az zararlı suçları işleyebilmesi kanunda düzenlenmeliydi. Aksi takdirde gizli soruşturmacının örgüt içinde deşifre olmadan kalabilmesi çok zor bir durumdur.”[3]

Gizli soruşturmacının amacı suç işlediğine ilişkin kuvetli şüphe bulunan ve başka yolla delil elde edilemeyecek olan örgüte sızmak, araştırma yapmak, delilleri toplamak ve örgütü çökertmektir. Bu husus Birleşmiş Milletler’e ilişkin rapora şu şekilde yansımıştır: “İyi eğitilmiş bir gizli soruşturmacının kanun uygulayıcılarının suçla mücadelede kullanabileceği en etkin tedbirdir ve gizli soruşturmacı operasyonu yapılmayan bir ülkede suç örgütleriyle mücadelenin sorgulanması gerekir”.[4]

GİZLİ SORUŞTURMACININ TÜRK HUKUKUNDAKİ YERİ

Gizli soruşturmacı uygulamasının Türk hukuku açısından uygulanma tarihi örgütlü suçların ortaya çıktığı tarihe dayanmaktadır. Zira örgütlü suçlarla müacedelede klasik tedbirler yetersiz kalmış, buna karşılık herhangi bir müdahalede bulunmaması beklenemeyecek kolluk kuvvetleri de birtakım tedbirler uygulamak zorunda kalmıştır.

Türk Hukukundaki uygulamaya bakıldığında yasal düzenlemeler öncesinde gizli araştırıcı, gizli görevli, gizli ajan, ajan provokatör gibi isimler kullanılmıştır. Yasal düzenleme öncesinde gizli soruşturmacı kullanılması konusu genellikle ajan provokatör veya kışkırtıcı ajan çerçevesinde tartışılmıştır. Doktrinde birtakım yazarlar gizli soruşturmacı görevlendirilmesinin özel hayata ve temel haklara müdahale olmadığından kullanılmasında herhangi bir sakınca olmadığını belirtmiş, bazı yazarlar ise bu tarz uygulamaların mutlaka yasal düzenleme çerçevesi adı altında gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu sebeple yasal düzenlemeden öncee gizli soruşturmacı, kolluk kuvvetlerinin genel yetkileri içerisinde değerlendirilmiştir.

Örgütlü suçlarla mücadele özelinde başvurulan gizli soruşturmacı tedbirinin yasal olarak düzenlenmesi amacıyla yapılan ilk çalışma 1995 yılında yapılmıştır. Ordinaryus Profesör Doktor Sulhi DÖNMEZLER’in başkanlığında oluşturulan komisyon tarafından Çıkar Amaçlı Örgüt Suçları Hakkında Kanun Tasarısı hazırlanmış, fakat tasarı kanun haline gelememiştir. 1999 yılına gelindiğinde ise konu İçişleri Bakanlığı tarafından gündeme alınarak; Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu Tasarısı, 25.06.1999 tarihinde kabul edilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulmuş ve 01.08.1999 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, hukukumuzda ilk kez 4422 sayılı “Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’nun” , “Gizli görevli kullanılması” başlıklı 5. maddesinde düzenlenmiştir. Gizli soruşturmacı, ilgili kanunda ‘gizli görevli’ ifadesiyle düzenlenmiş ve gizli görevlinin gerektiğinde örgüt içine sızıp gözetleme, izleme, ve örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunma, suçlarla ilgili delil, iz, eser ve emareleri toplamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir:

Gizli görevli kullanılması

Madde 5 – Bu Kanunun kapsamına giren suçların soruşturulmasında, diğer tedbirlerin yeterli olmadığının anlaşılması halinde, kamu görevlileri gizli görevli olarak kullanılabilir.

Gizli görevli gerektiğinde örgüt içine de sızarak, gözetlemek, izlemek, örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve suçlarla ilgili diğer delil, iz, eser ve emareleri toplamakla yükümlüdür.

Gizli görevli, 1 inci maddede yazılı suçları işlediğinden şüphe edilen bir veya birden çok kişinin gözetlenmesi ile görevlendirildiğinde, bu kişilerin evvelce suç işlemiş olması veya bu Kanunda Öngörülen suçları işlemesi tehlikesinin varlığını gösteren somut belirtilerin bulunması veya suç işlemeyi meslek veya alışkanlık haline getirmiş olmaları gereklidir.

Gizli görevli, görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz. Gizli görevli görevini yerine getirirken suç işleyemez.

Gizli görevlinin kimliği saklı tutulur.

Bu maddenin uygulanması, gizli görevlinin kendisinin ve aile bireylerinin güvenlikleri yönünden benzeri bir göreve atanması için gerekli hususlar, İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.

GİZLİ SORUŞTURMACI GÖREVLENDİRİLMESİNİN KOŞULLARI

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin koruma tedbirine hangi şartlar altında başvurulacağı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 139. maddesinin ilk fıkrasında; “Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde uyarınca yapılacak görevlendirmeye hakim tarafından karar verilir.” şeklinde belirtilmiştir. İlgili madde uyarınca gizli soruşturmacı görevlendirilebilmesi için gerekli olan koşulları sıralayacak olursak;

-Kanunda belirtilmiş olan suç tiplerinden birisinin işlenmiş olması

-Kuvvetli suç şüphesi bulunması

-Başka surette delil elde edilmesinin mümkün olmaması

-Görevlendirecek kişinin bir kamu görevlisi olması

-Hakim tarafından veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı tarafından görevlendirme kararı verilmesi

Gizli soruşturmacı görevlendirebilmek için CMK’da sayılmış olan koşullar yerine getirildikten sonra görevlendirilen kamu görevlisi, görevine başlayacaktır. Eğer madde metninde belirtilmiş olan koşullar yerine getirilmeden gizli soruşturmacı tayin edilirse meydana gelen durum usul ve yasaya aykırılık oluşturacaktır. Bu sebeple gizli soruşturmacı görevlendirilebilmesi için kanunda sayılan unsurların yerine getirilmesi büyük önem arz etmektedir.

 

Suçun CMK’da Sayılan Katalog Suçlardan Biri Olması

Kanun koyucu tarafından CMK’nın 139. Maddesi düzenlenirken “soruşturma konusu suçun işlendiği” ifadesine yer verilmiştir. Bu ifadeye göre, gizli soruşturmacı görevlendirmesine, yalnızca, soruşturma aşamasında başvurulabilecektir.[5] Ancak gizli soruşturmacı görevlendirilmesi soruşturmaya konu her suç bakımından uygulanmayacaktır. CMK’nın 139. maddesinin 7. fıkrasında gizli soruşturmacı koruma tedbirinin uygulanabileceği suçlar sınırlı olarak sayılmıştır. Kanun koyucu ilgili maddede “bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir” demek suretiyle net bir ifade kullanmıştır. Buna göre sınırlı olarak sayılan katalog suçlar şunlardır;

“a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

  1. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
  2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
  3. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315).
  4. b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
  5. c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan” suçlardır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki madde fıkrasında katalog olarak belirtilen bu suçlar sınırlı sayıdadır. Ancak Yönetmeliğin 26’ncı maddesinde; “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220’nci maddesinin iki, yedi ve sekizinci fıkralarında yer alan suçların bir terör örgütünün faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde bu suçlar için de gizli soruşturmacı tedbirine başvurulabilir” şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Bu düzenlemeyle, yönetmeliğin kanuna dolayısıyla hukuka aykırı olduğu kabul edilmektedir.[6]

Kanun maddesinde sayılan katalog suçlar incelendiğinde gizli soruşturmacı koruma tedbiri, CMK’da yer alan diğer koruma tedbirlerine nazaran daha dar bir kataloğa sahiptir. Bunun sebebi ise gizli soruşturmacı görevlendirilmesinin diğer koruma tedbirlerine nazaran içerdiği tehlike ile birlikte temek hak ve özgürlükleri ihlal edici niteliğinin ağırlığından kaynaklanmaktadır.

CMK’nın 139. maddesinin 7. fıkrası gereğince Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74’üncü maddelerinde tanımlanan suçlar bakımından da gizli soruşturmacı koruma tedbirine başvurulabilecektir. Ancak bu noktada bir tartışma mevcuttur. Zira ilgili bu suçlar bir örgüt faaliyeti adı altında işlenebileceği gibi bireysel olarak da işlenebilen suçlardır. Bu nedenle tıpkı uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretine ilişkin suçlarda olduğu gibi bu suçlar bakımından da kanun koyucu tarafından bir açıklama yapılması gerekmektedir.

Doktrinde bu hususa ilişkin bir başka tartışma noktası gizli soruşturmacının görevlendirileceği suçun bir örgüt kapsamında olup olmadığı ile ilgilidir. CMK m.139/4’te yer alan hüküm gereğince “…faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak…” ifadesi yer almakta, bu ifadeden de gizli soruşturmacının ancak örgütlü suçlarda görevlendirilmesi gerektiği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Nuhoğlu ise, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi için suçun bir örgüt faaliyeti çerçevesi altında işlenmesine gerek olmadığını ileri sürmekte, CMK’nın 139. maddesinin 7. fıkrasında yer alan birtakım suçların bireysel olarak işlenebilir nitelikte olmasından dolayı bu kanıya varmaktadır. Başka bir gerekçe olarak; ilgili yönetmeliğin 24. maddesinin 1. fıkrasının, ç bendinde “Gizli soruşturmacının araştırmada bulunacağı örgüt veya kişilerle ilgili bilgiler yer alacaktır” ibaresini göstermektedir. Ayrıca CMK m.139/7’nin ilgili bentlerinde örgütlü suç halinde işlenecektir gibi bir ibarenin olmadığını belirtmektedir.[7]

Şen ise Nuhoğlu’nun aksine gizli soruşturmacı görevlendirilmesi için suçun örgütlü suç faaliyeti kapsamı altında olması gerektiğini belirtmektedir. Şen; CMK m.139/4’te yer alan “Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür” fıkrası ve CMK m.139/5’te yer alan “Soruşturmacı görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.” fıkrası gereğince gizli soruşturmacının örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlarla sınırlı olarak kullanılabileceği görüşünü savunmaktadır.[8] Aynı görüşü savunan Şahin’de sınırlı olarak sayılan bu suçlardan bazılarına bakıldığı zaman, her ne kadar ilgili suçun gerçekleşmesi için bir örgüt varlığının bulunmasına gerek olmadığına ilişkin izlenim doğsa da bunu tek kıstas olmadığı, CMK 139/4’teki hükmün göz önüne alınması gerektiğini belirtmiştir. Çünkü CMK m.139/4’te gizli soruşturmacının görevinden bahsedilirken açıkça faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüt şeklinde bir ifade kullanıldığını, dolayısıyla da CMK m. 139’un bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve bu nedenle gizli soruşturmacının sadece örgüt faaliyeti çerçevesinde gerçekleşen suçlarda görevlendirilebileceğini ifade etmiştir.[9]

Gizli soruşturmacı koruma tedbirinin uygulanması için örgüt faaliyeti çerçevesi altında bir suçun işlenmesi gerektiği görüşü temel olarak CMK’nın 139. maddesinin 4 ve 5. fıkrasına dayandırılmaktadır. Bununla beraber 24.11.2016 tarihinde CMK’da yapılan değişiklik ile m.139/7’de yer alan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti cümlesinin başına örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın ibaresi eklenmesi de bu görüşü desteklemektedir.

Kanaatimizce de CMK’nın 139. maddesinde yer alan hükümler bir bütün olarak ele alındığında gizli soruşturmacı görevlendirilmesi için kanunda sınırlı olarak sayılan katalog suçların örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi gerekmektedir. Keza Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 28.04.2015 tarihinde vermiş olduğu “…Sanıklara isnat olunan uyuşturucu madde ticareti suçunun “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmemiş olması” nedeniyle, mahkemece 5271 sayılı CMK’nın 139. maddesi uyarınca “gizli soruşturmacı” görevlendirilmesine karar verilmesi isabetli olmayıp, alıcı rolüne girerek sanıklardan uyuşturucu madde satın alan görevlilerin gizli soruşturmacı değil gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlileri olarak kabul edilmeleri gerekir…” şeklindeki kararı ile de görüşümüzü desteklemekte ve gizli soruşturmacı görevlendirilebilmesi için sınırlı sayıda sayılan suçların örgüt faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtmektedir.[10]

Soruşturma Konusu Suçun İşlendiğine İlişkin Kuvvetli Şüphe Bulunması

Gizli soruşturmacı koruma tedbirine başvurulabilmesi için gerekli olan ikinci koşul kuvvetli şüphenin varlığıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi için soruşturma konusu suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphenin varlığını aramaktadır. Kuvvetli şüphe sebepleri, katalog kapsamında yer alan suçlar bakımından var olmalıdır.

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi için gerekli olan kuvvetli şüphe şartının somut deliller ile desteklenmesi gerekmektedir. Bu husus 21/02/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun ile getirilmiştir. Söz konusu değişiklik doktrinde eleştirilmiş, Özbek/Doğan/Bacaksız[11] “somut delillere dayanan” ibaresinin bu hükmü anlamlı kılmadığını, zaten kuvvetli şüphenin somut delillere dayanmadan mevcut olmayacağını belirtmiştir. Tarafımızca da bu görüş yerindedir. Zira kuvvetli şüphenin varlığı için pek tabii ki somut delillerin mevcut olması gerekmektedir. Somut delillerin mevcut olmadığı durumlarda kuvvetli şüphenin varlığından da söz etmek mümkün olmayacaktır.

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi için aranmakta olan kuvvetli şüphe sebeplerinin, tedbirin sonuna kadar devam etmesi gerekmektedir. Gizli soruşturmacı görevlendirildikten sonra kuvvetli şüphe sebeplerinin sona ermesi halinde uygulanan tedbire derhal son verilmelidir. Zira ilgili koruma tedbirinde süre sınırlaması öngörülmediği için bu hususa ayrı bir özen gösterilmesi gerekmektedir.

Soruşturma Konusu Suça Dair Başka Suretle Delil Elde Edilmesinin Mümkün Olmaması

Gizli soruşturmacının görevlendirilebilmesi için Ceza Muhakemesi Kanununda aranan bir diğer şart da soruşturma konusu suça ilişkin olarak başka suretle delil elde edilmesinin mümkün olmamasıdır. Başka bir suretle delil elde edilememesi hali gizli soruşturma tedbirlerinin tümü için geçerli olan bir koşuldur. Bununla birlikte başka bir tedbir ile delil elde edilebiliyorsa gizli soruşturmacı tedbirine başvurulamayacaktır. Yasa bu konuda orantılılık ilkesine büyük önem vermektedir.

Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin tanımlar başlıklı m.4/1-c fıkrası gereğince; “…başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması hâli: Soruşturma veya kovuşturma sırasında diğer tedbirlere başvurulmuş olsa bile sonuç alınamayacağı hususunda bir beklentinin varlığı veya başka yöntemlerden biri veya birkaçının uygulanmasına rağmen delil elde edilememesi ve delillere ancak bu Yönetmelikte düzenlenen tedbirlerle ulaşılabilecek olmasını…” olarak tanımlanmıştır.

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, diğer delil elde etme yöntemlerinden sonuç alınamaması hâlinde uygulanabilecektir. Bu bakımdan gizli soruşturmacı görevlendirilmesi koruma tedbiri ikincil nitelikte bir tedbirdir.

“İkincillik koşulu, aynı amaca hizmet eden iki tedbir arasında öncelik-sonralık ilişkisini ifade eder. Bu durumda söz konusu suç açısından uygulanabilecek tedbirler arasında bir karşılaştırma yapılmalı ve bunlardan en ılımlısı hangisi ise o seçilmelidir. Yani arama, el koyma ve tutuklama gibi koruma tedbirleri gizli soruşturmacı görevlendirilmesi tedbiri arasındaki öncelik-sonralık ilişkisi göz önüne alındığında diğer tedbirler gizli soruşturmacı tedbirine göre önceliğe sahip olacaktır. Ancak “gizli soruşturmacı görevlendirme” ile “iletişimin denetlenmesi tedbiri” (CMK 139) ve “teknik araçlarla izleme” (CMK 140) tedbirleri arasında öncelik-sonralık ilişkisi olup olmadığını tespit etmek daha güçtür. Kanundaki düzenlemeye göre bu tedbirlerin her biri için “başka suretle delil elde edilmesi olanağının bulunmaması” koşulu öngörülmüştür. Bu durumda orantılılık ilkesine göre bir değerlendirme yapılmalıdır ve somut olayda söz konusu tedbirlerden hangisi temel hak ve özgürlüklere daha az müdahale oluşturacaksa o tedbire başvurulmalıdır.”[12]

Öğretide gizli soruşturmacı koruma tedbirine başvurabilmek için başka suretle delil elde edilmememesi ve somut delillere dayanan kuvvetli şüphenin varlığı şartlarının birlikte aranması eleştirilmiş, iki şartın birlikte aranmasının gizli soruşturmacı görevlendirilmesi tedbirinin ikincillik niteliğine ters düştüğü belirtilmiştir.

Doktrin tarafından yapılan bu eleştiri yerindedir. Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi koruma tedbirinin ikincil niteliğe sahip olması ilgili tedbir uygulamasına başka türlü delil elde etmenin mümkün olmaması halinde başvurulabileceği anlamına gelmektedir. Bu sebeple hem somut delillere dayanan kuvvetli şüphenin mevcut olması şartı hem de başka türlü delil elde edilemeyecek olması şartının birlikte aranması yerinde değildir.

Gizli Soruşturmacının Kamu Görevlisi Olması Koşulu

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 139. maddesinin ilk fıkrası gereğince, gizli soruşturmacı ancak kamu görevlileri arasından görevlendirilebilmektedir. Kamu görevlisi Türk Ceza Kanununun 6/1-c maddesinde; “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir suretle sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi kamu görevlisidir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Bir kişinin kamu personeli sıfatını taşıyabilmesi için üç şart vardır; kişinin bir kamu tüzel kişisine bağlı bulunması, istihdam edilmesi ve kamu tüzel kişisine bir kamu hukuku bağı ile bağlı olmasıdır.[13]

CMK m. 139/1 uyarınca gizli soruşturmacının bir kamu görevlisi olması şart olmasına rağmen bu kamu görevlisinin bir polis memuru olması şartı bulunmamaktadır. Böylece gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilecek kişiler genişletilmiştir. Her ne kadar kanun maddesi uyarınca gizli soruşturmacının polis memur olması şartı bulunmasa da Özbek gizli soruşturmacı tayininin kolluk teşkilatı tarafından yapılması nedeniyle gizli soruşturmacının polis memurları içerisinden seçildiğini belirtmektedir.

“Yasanın tedbiri polis memuru dışındaki diğer kamu görevlilerini de içine alacak şekilde düzenlemiş olmasının sebebi, bu şekilde özellikle vergi veya gümrük memurlarının da gizli görevli olarak görevlendirilebilmesinin olanaklı kılınması şeklinde değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, gizli görevlinin genel olarak kolluk teşkilatınca görevlendirilmesi nedeniyle güven ilişkisinin bir gereği olarak gizli görevlinin yine de polis (ya da güvenlik teşkilatları) içinden seçildiği/seçileceği söylenebilir.”[14]

CMK’nın 139. maddesinde yer alan hüküm gereğince gizli soruşturmacı olarak görevlendirilecek kişinin polis memuru olmasının zorunlu olmadığı ancak genel olarak polis memurları arasından seçildiği, kamu görevlisi olan herkesin gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebileceği belirtilmiştir.

Gizli Soruşturmacı Görevlendirilmesine İlişkin Kararın Hakim veya Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hallerde Cumhuriyet Savcısı Tarafından Alınması

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi koruma tedbirine kural olarak yalnızca soruşturma aşamasında başvurulabilmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca gizli soruşturmacı Kanunda öngörülen diğer tedbirlerin yeterli olmadığının anlaşılması hâlinde görevlendirilmektedir.

Kanunda öngörülen tedbirlerin yeterli olmaması ve gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin şartların oluşması ile birlikte durum kolluk tarafından Cumhuriyet savcısına iletilir. İlgili durum karşısında Cumhuriyet savcısı yazılı talebini hakime iletir ve karar hâkim tarafından verilir. Bununla birlikte gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ilgili karar Cumhuriyet savcısı tarafından da alınabilmekte ve kararın sonradan hakimin onayına sunulması gerekmemektedir.

GİZLİ SORUŞTURMACININ SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER

CMK’nın 139. maddesi uyarınca gizli soruşturmacının kamu görevlileri arasından seçilmesi gerekmektedir. Gizli soruşturmacının, kamu görevlisi olması bir şart olmakla birlikte gizli soruşturma görevlendirmesinin yüksek risk içermesi nedeniyle görevlendirilecek kamu görevlisinin birtakım özelliklere sahip olması aranmaktadır. Söz konusu bu durum kanundan doğan bir şart olmamakla birlikte, kamu görevlisinin güvenliği ve soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi için görevlendirilecek kamu görevlisinde bulunması gerekli olan özellikler;

  • Suç örgütüne uyum sağlayabilme,
  • İyi rol yapabilme,
  • Konuşulanları dikkatli bir şekilde dinleyebilme,
  • Kuvvetli bir hafıza kapasitesine sahip olma,
  • Yüksek özgüvene sahip olma,
  • Gözlemlediklerini doğru şekilde muhakeme edebilme,
  • Yaratıcılık kabiliyetine sahip olma,
  • Gizlilik içerisinde bilgi toplayabilme,
  • Gerektiğinde kılık değiştirebilme,
  • Heyecan ve stres kontrolünü sağlayabilme,
  • Görevinin gerektirdiği hukuki bilgiye sahip olma,

şeklinde sıralanabilmektedir.[15]

Sayılan bu özellikler sadece polis memurları dışındaki kamu görevlilerinin sahip olması gereken özellikler olmayıp, gizli soruşturmacı olarak görevlendirilecek polis memurlarının da yukarıda sayılmış olan özelliklere sahip olması aranmaktadır.           

GÖREV SIRASINDA ELDE EDİLEN DELİLLERİN KULLANILMASI

Gizli soruşturmacı korum tedbirinin uygulanma amacı örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen katalog suçlara ilişkin başka türlü delil elde edilememesi nedeni ile örgüt hakkında bilgi ve delil elde etmektir. CMK’nın m.139/4 fıkrası uyarınca da gizli soruşturmacı, örgüte ilişkin her türlü araştırma yapmak ve ilgili örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemiş olduğu suçlara ilişkin delilleri toplamakla yükümlüdür. Bu amaç Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 27. maddesinin ilk fıkrasında; “gerektiğinde örgüte sızmak, gözetlemek, izlemek, örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve suçlarla ilgili diğer delil, iz, eser ve emareleri toplamakla yükümlüdür.” şeklinde ifade edilmiştir.

CMK’nın 139. maddesinde gizli soruşturmacı koruma tedbirinde görevlendirilecek kişiye ilişkin şartlar belirtilmiştir. Belirtilen bu şartların somut olay özelinde bulunmaması halinde görevlendirilen gizli soruşturmacının elde etmiş olduğu deliller hukuka aykırı hale gelecektir.  Zira CMK m. 217/2 fıkrasında : ”Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm açıkça hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş delil ile yüklenen suçun ispat edilebileceğini belirterek, hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin ispat yükünün bulunmadığını belirtmektedir. Keza Anayasanın m.38/6 fıkrasında; “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” hükmü yer almakta olup hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin kullanılamayacağı Anayasa tarafından da belirtilmiştir.

Gizli soruşturmacı hukuka uygun olarak yapılan bir görevlendirme esnasında örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olan bir suçtan başka ayrıca soruşturma konusu dışında kalan bir suçun işlendiğini tesadüfen öğrenebilir. Bu durumda ilgili delillerin kullanılıp kullanılamayacağı tartışma konusudur. Ceza Muhakemesi Kanununun 139. maddesinin 6. fıkrası gereğince “Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz”. Bununla birlikte Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin, Tesadüfen elde edilen deliller ve kişisel bilgiler başlıklı 30. maddesinde;

1- Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz.

 2- Yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, bu Yönetmeliğin 26’ncı maddesinde belirtilen suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet başsavcılığına derhal bildirilir.”

hükümleri yer almaktadır. İlgili kanun ve yönetmelik hükümleri gereğince elde edilen bilgilerin kişisel bilgi olmaması ve Kanunda yer alan katalog suçlardan biri olması koşuluyla tesadüfen elde edilen bu delillerin diğer suçlara ilişkin olarak da kullanılabileceği söylenebilir.

GİZLİ SORUŞTURMACININ GÖREVLENDİRİLMESİ NEDENİYLE DOĞAN CEZAİ SORUMLULUĞU

Gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlisi kanun tarafından kendisine verilen yetki ile görevlendirildiği soruşturma konusuna ilişkin delil toplamakla yükümlüdür. Gizli soruşturmacının görevi esnasında gerçekleştirmiş olduğu birtakım eylemler TCK’nın 24. maddesinde düzenlenmiş olan “Kanunun hükmü ve amirin emri” olarak adlandırılan hukuka uygunluk nedenleri gereğince suç sayılmamaktadır. Gizli soruşturmacının “konut dokunulmazlığını ihlal, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilen kayıt altına alınması, örgüt üyeliği, sahte kimlik üretmek  vb.” gibi normalde suç teşkil eden eylemler TCK’nın 24. maddesi gereğince hukuka uygundur.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 139. maddesinin 5. fıkrası uyarınca: “Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.” Lakin gizli soruşturmacının suç örgütüne sızabileceği ancak suç işlemeyeceği gerçekçi bir yaklaşım olarak görülmemektedir.[16]

Doktrinde gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlisinin suç işleyip işleyemeyeceği hususunda çeşitli görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Doktrinde yer alan bir görüş gizli soruşturmacının görevi esnasında suç işleyemeyeceğini ancak suç işlemeyen bir kişinin örgüt içerisinde kalmasının da pek mümkün olmadığını bu nedenle en azından kişilere zarar vermeyen basit suçlar bakımından suç işleme olanağının tanınması gerektiği belirtilmiştir.[17]

Bir başka görüş ise gizli soruşturmacının örgütün güvenini kazanmak için suç işlemesinin zorunlu olduğu hallerde, görevine son vererek örgüt içerisinden çıkması gerektiğini, kanun koyucunun devlet organlarının dürütlüğünün ve vatandaşların devlete duyduğu güvenin zedelenmemesi gerektiğini savunmaktadır.[18]

Bir başka görüş ise gizli soruşturmacının suç işlememesi nedeniyle öldürülme, çok ağır yaralanma veya başkaca mali bir zarara uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı hallerde TCK’nın m.25/2 hükmünde yer alan zorunluluk halinde faydalanması gerektiğini belirtmektedir.[19]

Kanaatimizce de gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlisinin örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak soruşturma görevini yerine getirirken suç işleyemeyeceğine ilişkin hükmün yeniden düzenlenmesi ve gizli soruşturmacının faaliyeti sırasında yaşam tehlikesi bulunması nedeni ile TCK’da yer alan zorunluluk hali kapsamı çerçevesinde örgütün güvenini kazanmak ve soruşturmanın sağlıklı yürümesini sağlamak adına kişilere zarar vemeyen basit suçları işleme olanağının tanınması gerekmektedir.

GİZLİ SORUŞTURMACININ KORUNMASI HUSUSU

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin tedbir kararı gerek görevlendirilen kamu görevlisi adına gerekse de kamu görevlisinin ailesine adına büyük riskler taşımaktadır. Gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin tedbirin büyük riskler taşıması nedeniyle görevlendirilen kişinin her ne kadar kanunda belirtilmese de rızasının alınması ve örgüt içerisinde korunması gerekmektedir.

Gizli soruşturmacının korunmasına ilişkin hüküm CMK m.139/2 ve CMK m.139/3’te yer almaktadır. CMK m.139/2’ye göre “Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukuki işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.” hükmü ile gizli soruşturmacının korunması adına kimliğinin değiştirilebileceği hükmü yer almaktadır. CMK m.139/3’te ise; “Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur…” hükmü bulunmakta olup ilgili hüküm uyarınca gizli soruşturmacının kimliğinin gerek görev sırasında gerek de görevin sona ermesinden sonra da güvenliği açısından gizli tutulacağı belirtilmiştir.  

CMK m.139/2’de yer alan koruma tedbirden önce alınmış olan bir korumadır. Bununla birlikte CMK m.139/3’te yer alan koruma ise tedbirden sonra alınmış bir korumadır. Her iki fıkra birlikte incelendiğinde gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlisinin, hayati tehlikeye maruz kalmaması adına kimliğinin ortaya çıkmamasına büyük önem verilmiştir.

 

SONUÇ

Gelişen teknoloji ile birlikte zaman içerisinde örgütlü suçlar ile mücadele etmek daha da zor bir hale gelmiştir. Kanun koyucu da zamanla zorlaşan bu durum karşısında daha farklı koruma tedbirlerinin uygulanmasına karar vermiştir. Bunlardan birisi de gizli soruşturmacı görevlendirilmesidir.

Ceza hukukunda esas amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca suç hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delil ile ispat edilebilir. Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi de, gelişen teknoloji nedeniyle zorlaşan örgütlü suçlarla mücadele adına getirilmiş olan bir koruma tedbiridir. Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olan suçların önlenerek faillerinin tespit edilmesinde ve zorluklar karşısında etkin bir koruma tedbiridir.

Gizli soruşturmacının görevlendirilebilmesi için CMK’nın 139. maddesinde yer alan şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Söz konusu şartların gerçekleşmemiş olması halinde elde edilen deliller hukuka uygun olmayacak ve kullanılamayacaktır.

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi tedbiri ikinci nitelikte olması nedeniyle “başka türlü delil elde etme imkanının bulunmaması” gerekmektedir. Şayet başka türlü delil elde etmek imkanı mevcut ise gizli soruşturmacı tedbirinden yararlanılamayacaktır.

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin tedbir kararı yüksek tehlike barındırması nedeniyle görevlendirilecek olan kamu görevlisinin kanunda belirtilmese dahi birtakım özelliklere sahip olması aranmaktadır. Bu özellikler sadece sıradan kamu görevlilerinde aranmamakta ayrıca polis memurlarında da aranmaktadır. Zira her ne kadar soruşturmanın yürütülmesi adına gizli soruşturmacı görevlendirilmesi gerekse de görevlendirilecek kamu görevlisinin hayatı, soruşturma konusu olaya nazaran çok daha önemlidir.

Gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlisinin CMK gereğince örgüt içerisinde suç işlememesi gerekmektedir. Bu hüküm doktrinde tartışılmakla birlikte tarafımızca da görevlendirilen kamu görevlisinin hayati tehlikesinin bulunması hallerinde TCK’da yer alan zorunluluk hali kapsamı çerçevesinde örgütün güvenini kazanmak ve soruşturmanın sağlıklı yürümesini sağlamak adına kişilere zarar vermeyen basit suçları işleme olanağının tanınması gerekmektedir.

[1] Turhan, Faruk : Ceza Muhakemesi Hukuku (2006), Ankara, Asil Yayınları, s.275

[2] Bahri Öztürk-Mustafa Ruhan Erdem, s.649.

[3] (Mehmet Işık, ‘‘Gizli Soruşturmacı Görevlendirilmesi’’, TBB Dergisi, 2014, s.393-394)

[4] 31/2000 sayılı Birleşmiş Milletler raporu, “Bölge Toplantısı Notları”

[5] Özen, sf. 752.

[6] ÖZBEK, s.148.

[7] NUHOĞLU, s.1059.

[8] ŞEN, Ersan, 2014, Yorumluyorum VII, Ankara, s.151.

[9] ŞAHİN, Cumhur; Ceza Muhakemesi Hukuku I (2007), Ankara, Seçkin Yayınları, s.274.

[10] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2014/10-848, K. 2015/136, T. 28.04.2015

[11] Özbek/Doğan/Bacaksız, Ceza Muhakemesi, 2019, s.428.

[12] (Mehmet Işık, ‘‘Gizli Soruşturmacı Görevlendirilmesi’’, TBB Dergisi, 2014, s.387)

[13] Gözler, Kemal: İdare Hukuku (2009), C.II, 2.bası, Bursa, Ekin Kitapevi, s.637.

[14] (Veli Özer ÖZBEK, ‘‘Türk Hukuku’nda Gizli Soruşturmacının Ceza Sorumluluğu’’,  CHKD, Cilt: 2, Sayı: 1-2, 2014, s.138)

[15] GELERİ, Aytekin / İLERİ, Hakan; Organize Suçlarla Mücadelede Gizli ve Örtülü Yaklaşımlar, Seçkin Yayınları, Ankara, 2003, s.178.

[16] (Öztürk v.d., Ana Hatlarıyla, s. 397.; Öztürk v.d., Nazari ve Uygulamalı, s. 571.)

[17] Hakan Hakeri, Yener Ünver, Ceza Muhakemesi Hukuku Temel Bilgiler, 2.Bası, Ankara, Adalet Yayınevi, 2008, s.227, Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu Yeni İçtihatlarla Uygulamalı ve Yorumlu, C.2 (Madde 135-218), 5.Bası, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2011, s.1423.

[18] Gökçen v.d., Ceza Muhakemesi, s.496.; Öztürk v.d., Ana Hatlarıyla, s.397-398

[19] Özbek, CMK İzmir Şerhi, s.624.; Özbek/Doğan/Bacaksız, Ceza Muhakemesi, 2019, s.431.

 

Av. Halis AKAN